

Karate aslında Japonca'dan gelen bir ifadedir ve iki Kanji karakteri ile yazılır. Kanji Japonlara ait bir alfabedir ve her harf bir kelimeyi simgelemektedir.
İlk Kanji karakteri olan "Kara" (Ku) "boş , silahsız" anlamlarına gelmektedir."Te" ise "el" demektir. Karateye bu isim anlamından da anlaşıldığı gibi çıplak elle yapılan bir spor olduğu için verilmiştir. Temelde Karate yumruk, tekme ve bloklara dayalı bir dövüş sistemidir. Amaç her vuruştaki gücü maksimuma çıkararak rakibe verilebilecek en yüksek hasarı vermektir. Uzun yıllar boyunca Karate yapmış bir kişi rakibini birkaç teknikle nakavt edebileceği gibi belki bunun için tek bir yumruk bile yeterli olabilecektir.
Peki Karate nasıl doğmuştur? Karatenin temeli bundan 1000 yıl öncelere dayanır. M.Ö. 700 yıllarında Hintli rahip Bodhidharma (Daruma) Japonya`daki Shaolin-Si tapınağına gelir ve yerli halka zihni ve vücudu güçlendiren bir takım sistematik egzersizler öğretir. 1733 yılına gelindiğinde bu egzersizler karatenin temelleri olarak anılmaya başlanır. 18. yüzyılda karate sadece "Te" olarak biliniyordu ve ilk olarak Ryuku adalarının en büyüğü olan Okinawa adasında yapılmaya başlandı. Okinawa adasında olma nedeni ise Okinawa`nın Çinìn 740 km doğusunda, Japonya`nın 550 km güneyinde ve Tayvan`ın 550 km kuzeyinde bulunmasının getirdiği jeopolitik konumdu. Bütün ticaret yolları bu adalardan geçiyordu ve bir çok farklı kültürden insan burada kaynaşıyordu. Te Okinawa adasında 3 büyük şehir olan Shuri, Tomari ve Naha da farklı tekniklerle gelişmeye devam etti. 19. yüzyılda Shuri ve Tomari-Te birleşerek Shorin-Ryu`yu, Naha-te`de gelişerek Shorei-Ryu`yu oluşturdu. 1868 yılında Gichin Funakoshi bu iki sitili birleştirmeyi önerdi. Shorin-Ryu hızlı ve lineer hareketlerle yapılırken, Shorei-Ryu yavaş ve güçlü tekniklere dayanmaktaydı. Funakoshi bu iki tekniği birleştirerek bugün ki Karate`yi oluşturdu.
Karate eskiden hocadan öğrenciye aktarılan bir öğretiydi ve fazla yaygın değildi. Fakat 1920 ve 30`lu yıllarda Japonya'daki savaşlar yüzünden bu teknik erkek, kadın, çocuk herkese öğretilmeye başlandı. Japonya içinde Karate artık çok yaygın bir spordu. Savaşlar sırasında ve savaştan sonra Japonya'dan ayrılarak Amerika`ya ve Avrupa`ya yerleşen ustalar tarafından karate buralarda da öğretilmeye başlandı. 20. yüzyılda ise Amerika`da karate amacını kaybetmişti. Yeni türeyen ustalar eskisi gibi bu tekniği öğretmek için değil para kazanmak için bu işle uğraşıyordu. Hollywood filmlerinin temelini karate ve karateden türeyen sporlar tutmaya başlamıştı. Artık karate`yi herkes yapabiliyordu gençler, yaşlılar, erkekler ,kadınlar... Filmlerde kedilere, köpeklere, maymunlara, atlara bile karate yaptırmayı başarmışlardı. Günümüzde Türkiye`de de büyük şehirlerde her köşe başında bir karate kulübü bulmak mümkün. Eğer karateyi kendimizi zorlamadan bir boş zaman aktivitesi olarak göreceksek herkes için gerçekten çok güzel bir disiplin öğretisi olabilir. Antrenmanların kısa, özel yetenek ihtiyacınında az olması herkese karate yapma olanağını açmıştır. Fakat bu işi bir teknik bir sanat olarak görüyorsak o zaman sıkı bir araştırma yapmalı ve bize faydalı olabilecek en iyi kulübü seçmeliyiz.
Şimdi birazda karatenin tekniklerinden bahsedelim. Karatenin temel olarak Kihon, Kata ve Kumite olarak 3 kısmı vardır. Karateci bu 3 tekniği de birbiriyle dengelemeli ve hepsinde de başarılı olmalıdır.
Kihon karatenin temel tekniklerinden oluşur. Bu teknikler rakibe uygulanacak yumruk, tekme ve blokları kapsar. Hareketler keskin ve kuvvetli olmalıdır.
Kumite bir rakiple birlikte kihonda öğrendiğimiz temel teknikleri çalışmaktır. Hareketler Kihon da ki kadar sert değildir. Bu çalışma esnasında rakibe uygulanacak teknikler karate sınırları içinde olmalıdır.
Kata ise belli bir sırayla uygulanan teknik setlerine verilen addır. Kata Japonca da model, şekil ve form anlamına gelir. Katalar da kişiler tek başına çalışır ve önceden belli olan teknikler öğrenilerek aynı sırayla yapılır. Karate de bilinen 26 tane Kata vardır ve hepsinin kendisine has özellikleri vardır. Kataların bazıları çok sert ve ağırken, bazıları da çok hızlı, akrobatik ve hafiftir. Kata yapan bir Karateciyi birçok görünmeyen düşmanla aynı anda dövüşen bir kişi olarak hayal edebiliriz.
Yine karatenin en çok merak edilen ve insanları en fazla cezbeden özelliklerinden biriside karatecilerin bellerine taktıkları kuşaklardır. Bu kuşaklar karatecinin bu sanata dair bilgi düzeyini göstermektedir. Bu tamamiyle zaman ile ilgilidir aslında dünyanın her tarafında 4 ayda bir karateciler senseileri (öğreticileri) tarafından Kihon, Kata ve Kumiteden sınava tabi tutulurlar ve eğer başarılı bulunurlarsa bir üst kuşağa geçmeye hak kazanırlar.
Yukarıda görmüş olduğunuz renk sistemi Amerika da uygulanan renk sistemidir ve Türkiye`de de uygulanmaktadır. Önceleri beyaz, kahverengi ve siyah olmak üzere üç renk varken bu renklerin sayısının artmasının tek nedeni sınav sayısının dolayısıyla sınav başına alınacak ücret miktarını arttırmaktır.
Karate siyah kuşaktan itibaren başlar. Bu sporla uğraşan kişi siyah kuşak oluncaya kadar öğrencidir. Ve hiç bir şey bilmemektedir.
Siyah kuşakların da kendi içlerinde bir sıralaması vardır. Siyah kuşaklar 10 seviyeden oluşur ve bu seviyelerin her birine "Dan" adı verilir. En yüksek seviye olan 10. Dan`ı dünya üzerinde yalnız bir tek kişi taşıyabilir. 10. Dan`a sahip ilk kişi Gichin Funakoshi idi.
Karate yalnızca bedeni eğitmeyi amaçlıyor gibi görünse de aslında sonuna eklenen "Do" kelimesi ile ruhu da eğitmeyi amaçladığını anlayabiliyoruz. "Do" yine bir Japon kanji karakteridir ve yol anlamına gelmektedir. Karatenin yolu sadece bedensel olarak değil hayatın her alanında uygulayabileceğimiz tekniklerden oluşan bir yaşam sitilidir.
|